7 Ocak 2013 Pazartesi

Bugün İstanbul'da kar, benim ayacıklarıma nasıl yağdı?

Bilirsiniz oldum olası bayılırım Kar'a, kışa, soğuğa.... Bana hep temizliği hatırlatır, yeniyi, kadiri, saygıyı.... İnanın şu gözünü sevdiğim yağması, ne o güzelim baharlar açar dallarda, ne yeşil erik olur  harbi ekşisiyle, ne şeftali şeftali kokar...  İçimiz titremedikçe, gelen baharın, güneşin tatlılığın, yaseminli yaz gecelerinin kıymetini bilir miyiz, sanmıyorum.
Bugün, dişçi ziyareti sonrası, çekilmiş yirmi yaş dişimin boşluğuna, morfinden şişik yüzüme aldırmadan lapa lapa karın tadını çıkardım Konak'tan Tünel'e yürüyerek. İnsanların suratlarında mutsuz ve kormuş ifadeler vardı. Bense her kar tanesinin tadını çıkardım. Vapur, tren, tünel, yürüdüğüm Gezi parkı hepsi daha bir güzeldi bugün... Sonra nasıl olduysa sevgili çizmelerim 6 yılın sonunda bana ihanet edip, kar sularını içeri sızdırmaya başladı. Parmak uçlarım hafif hafif ıslanıyor, parmaklarım uyuşmaya başlıyordu. Normalde durup bir ayakkabı alıp yola öyle devam ederdik. (rahmetli Gülçin hanım öyle yetiştirmişti ne de olsa) Ama yapmadım. hergün kilometrelerce karın üstünde okula giden, sokaklarda yatıp kalkan binlerce insanlardan ne farkım vardı ki?iki göz, iki kol, iki AYAK. Acıdan uyuşan iki incecik ayak... Ayaklarımın tüm rahatsızlığına rağmen mutluydum. Doğaya karşı hepimiz eşittik, güvendiğimiz kul yapımı herşey, doğanın gazbından nashibini almaktaydı. Üşüyen ayak acısı herkes için aynıdır. Yürürken gülünecek bin türlü şey buluyor, İstiklal caddesi'nin ortasında kahkahalar atıyorduk annemle. Hasta olabileceğimi, şu satırı yazana kadar hiç gelmedi aklıma. Üşüyerek de mutlu olur insan, yeter ki kalbi taşlaşmamış olsun...
Şimdş evimde bütün kamuflajlarım tam, ayaklarım sıcak, kulağımda Kedi Rapsodisi, şu anında tadını çıkarıyorum. 
Sevgilerimle
SAD

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder