Bizim yarım küredeki insanlar kışa ısınıyorlar yavaş yavaş. Bütün pisliklertinin üçüncü sınıf otel lobilerilerine sinen sigara kokusu gibi üstlerine sineceği bir kışa... Yağmur sonrası kanalisazyon çukurlarına akan yağmur suyuna akıtıp kinlerini, tüm bu nefreti ekosisteme geçirmek için denizlere boşaltacaklar. Bombalar her patladığında, daha beyaz olanlar, sıcak banyolarının buhulu aynalarında görmezden gelecekler çığlıklarını, güney yarım küreye daha yakın olanların.... Sanki çok temizlermiş gibi, siyah boğazlı kazaklar giyip, örümcek beyinlerinin üst katmanında biriktirdikleri tüy topluluğuna biryantinler sürüp, parlak adamlar olarak çıkacaklar karşınıza. Ve hergün beyaz adam bir ton koyusundan başlayıp katletmeye devam edecek, en siyahı yok edene kadar. Kendi pisliğini örten beyaz derisinin hükümdarlığından emin olana kadar. Çöplükler temiz ve lüks malzemelerden oluşan çöplükler kalacak geriye. Prezervatif plastiğine bulaşmış, aynı bakan, aynı gören, aynı "düşünemeyen" DNA'larla dolu otokontrollü bir çöplük. Savaşların kalıntıları, siz her "temizledik" dediğinizde evinizdeki kadınla, sokakta seviştiğiniz kadının derdinin aynı yeşil kağıt parçacığı için olduğunu gördünüz zaman çarpacak yüzünüze. Çocuklarınızın pamuk beyazı, obur mantarlara dönüştüğünü göreceksiniz. Demokrasilerinizin içinde bilgisayarlaştırdığınız öğretmenleriniz, mantar çocuklarınıza anlatacak müzik, yemek, şiir bulamadığında küreselleşmiş olacaksınız.
Yeni dünya dediğiniz yerde, babannemin Asi kıyısına gidip "habbe habbe guduma" yiyen, bugün sınır kapısı dediğiniz yerden, kaçarak okula gelirken öğretmenine aşından bir lokma getiren, Tıl Habeş'li çocuklarını yok ettiğinizde içiniz rahat olacak...
NOT: Tıl Habeş yeni adıyla Açıkdere köyü, babaannem Ayten Dayı'nın 1948 yılında tayin olup ilk öğretmenlik yaptığı, Hatay'ın Suriye sınırındaki köylerinden biridir....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder