31 Aralık 2011 Cumartesi

Delinin yılbaşı dilekleri.. Tüm kafaca seviştiğim insanlarıma... :)

Misafir bekler bir heyecanla bekliyorum 2012'yi... Yapacak bir sürü iş, kazananılacak bir sürü zafer, dinlenecek bir ton yeni müzik, okunacak bir yığın kitap, tanışılacak ve sevilecek bir sürü yeni insan var önümde, önümüzde... Gidenin arkasından konuşulmazmış... O yüzden 2011'le ilgili sayıp söveceğim bir ton vıdıvıdıyı, uzay boşluğuna ışınlıyor, hepinize mantıklı dileklerinizin gerçekleşeceği, doğru kişiyi bulup "hah işte bu" diyerek muzurca göz kırpıcağınız, -buldum diyorsanız, no problemo zati ;)- bir çok heycanlı ve mutlu anla dolu ve tabii ki kulağınızı ve midenizi hep hazla doldurucağınız bir yıl diliyorum...
SAD *Kuklacı*

29 Aralık 2011 Perşembe

Hükümet, medya ve sosyal medya: Bermuda boka batan sac ayağı üçlüsü

Uzun ve alengirli cümleler yazamayacağım, zaten yüzlerce yazar "kafa karıştırıcı" cümleleriyle beynimizin içine ediyor...

Durum şu, Uludere'de Sigara Kaçakçısı olduğu iddia edilen 25 kişi (insan!) "yanlışlıkla" öldürülüyor.
Türkiye medyasının umrunda değil, belki bir kaç internet sitesi... olmasa, "nolmuş canım" deyip geçeceğiz..
Sosyal medya sayesinde uyanıp ya da utanıp, birşeyler yazıyolar. Sağolsunlar..

Hükümetten gelen açıklamalarsa, beni hiç şaşırtmıyor. Var güçleriyle saçmalamaya, ettikleri pisliği yüzlerine gözlerine bulaştırmaya büyük bir itinayla devam ediyorlar.. Varolsunlar...

Ama burda daha önemli bir şey oluyorsa, o da Sosyal Medya sayesinde, ülkem insanının nasıl bir "ölüm makinasına" dönüştüğünü görmemizdir...
Bir hafta önce Fransa'ya soykırım kabulünden ötürü, insanlık dersi vermeye çalışan, onları kınayan, "insan" topluğu, şimdi 35 insanın ölümünden haz duyup, "kana kan" felsefesiyle vicdanlarını rahatlatıyorlar. Twitterda   trend topic'i altında, inanılmaz düşüncelerini hiç gocunmadan paylaşabiliyorlar... Bundan yaklaşık 1 asır önce yaptıklarını tarihlerinden var gücüyle silmeye çalışan Türk milleti, bugün "kazara" ölen 35 insan için "oh olsun" dercesine bir tutum takınabiliyor..


Aslında şunu söylemek hiç de zor değil, İstedikleri plan tıkkır tıkır işliyor..Sacın üç ayağı da istenilen derecede pisliğe bulaşmış durumda....


Allah sonumuzu hayrettsin...

15 Aralık 2011 Perşembe

şiir gelir insana, gece nöbet gibi kıskıvrak...

Cemal Süreya kadar aklım olsa,
Şiir yazardım sana, böyle boylu boyunca
Mısra mısra...
Bu yazdığıma da "şiir" diyorlar tabii
Genel geçer kurallar içinde.
Ben "sen" diyorum.
Olmuyormuş, öyle diyorlar.
Genel geçer kurallar içinde...

İşte böyle şiir gelir insana,
Gece nöbeti gibi kıskıvrak...

12 Aralık 2011 Pazartesi

Burada mesele Kut değil, Autumn in NY:)

Aklıma nerden esti bilmiyorum ama Burak Kut- kendisi çocukluk aşkım olur, televizyonda görünce utanıp yüzümü saklarmışım- "yaşandı bitti" dinleyerek yazıyorum yazımı.. Oysa bugün Ferit Odman'ın "Autumn in New York" albümünü aldım. Bir sefer dinledim..İkiciye hatta üçüncüye dönecek bu gece bitmeden muhtemelen.. Şu ana kadar ki yorumum ise özetle; insanı gevşeten ama içini bayıp kaykıltmayan, hatta arada tatlı tatlı ritim tutturarak uyaran bir sounda sahip olduğu yönünde...
 Dinlemekle beraber seyretmeye de bayıldığım müzisyenlerdendir Ferit Odman. Davulunu çalarken pek eğlenir ve annnemin tabiriyle "o ay suratı" hem gülümser insana ışıl ışıl... Ayrıca fırça baget denen edevatı ilk onun elinde yakından görmüşlüğüm vardır. Pek severim şeklini şemalini... Çıkardığı ses de cabası...
 Albüme gelirsek, Kerem Görsev'le olan çalışmalarından pek keyif aldığım Odman, ikinci albümü olan Autumn in New York'ta güzel ritimler yakalamışa benziyor. Şu an kulağımda ikinciye dönmekte olan albümde Alto saksafonda Vincent Heering ve Piyanoda Anthony Wonsey parçalardaki soloları pek adaletli paylaşmışlar. Ferit Odman ve Peter Washington (bass) da bu sololara mükemmel bir fon oluşturmuşlar. Toplamda 7 uzun parçadan oluşan- parça süresi ortalaması 7:00' civarında- Autumn in New York, yaklaşan yılbaşı gecesinde evdeki mükellef sofraya eşlik edecek tatda... :)

not: Albüm/müzikle alakalı yazılarım,konuya dair aldığım iki yıllık klavye-nota bilgisi eğitimimin, okuduğum kitapların, dinlediğim ve dinleyeceğim albümlerin, müzikal bilgi anlamında takip ettiğim insanların ve benim delice müzik merakımın bir bileşkesidir. Amatörce ve deneyseldir. Eleştiriye açıktır. sevgilerimle.. SAD

9 Aralık 2011 Cuma

Bu ara o kadar çok dedim ki, sonunda dayanamayıp yazdım...

Bu dönem çok az dersim olması nedeniyle, zamanımın çoğunu evcağzımda geçiriyorum. pek hoşuma gidiyor bu durum, annemle çok eğleniyoruz. Yaşlandıkça daha komik bir kadın oluyor. Yeni yeni yemekler deniyoruz. Tabii tezle ilgili çalışmalarımda da iyi oluyor bu evde olma işi.. Bu evde geçirilen zaman zarfı içinde, bol bol düşünmeye de zamanım oluyor. Sorgulamaya... Cevapları bulmaya...
Son bir haftadır ailem, arkadaşlarım ve etrafımdan duyduğum olaylar içerisinde, şu lafı pek eder oldum: Herşeyin hayırlısı.. Sevcan Teyzem (kendisi karşı koşumuz olmakla beraber, öz teyzelerimden farkı olmayan bilge kişidir) sürekli bunu öğütler durur bize... Yine de insan sonuna kadar yaşayıp görmeyince, evet bu sözün yeri tam da burasıymış diyemiyormuş. Ama dedim, evet tam da bu sabah yataktan kalktım ve içimdeki onca garip duyguyla "hayırlısı olsun" deyip derin bir nefes aldım. Sonra bir şey oldu ve içimdeki o adını koyamadığım, kımıl kımıl his özgürleşti. Bsit bir denklem kurdum ve şu sonuç çıktı: Doğru bildiğin, SEVDİĞİN, inandığın şeyden asla vazgeçme, ama hiç bir kapıyı aşındıracak kadar zorlama! Sonra kafana yağacak taşlardan "kader" değil sen sorumlu oluyorsun çünkü... :)
Yarın haytımdaki en önemli insanlardan birinin (Kerem'imin) doğum günü. Şimdi ona ne alacağımı düşünmem lazım.. Yarın yine devam ederiz.
sağlıcakla kalın..

6 Aralık 2011 Salı

İlk blog bıdırdaması

Çoktandır açmayı planladığım, ama tam anlamıyla "tembellikten" ötürü açamadığım blog'umun ilk yazısını yazıyorum. Aslında fena olmayacak.. Ara sıra facebook'ta paylaştığım şiir, yazı, saçmalamaca vs. hepsini burda toplu bir biçimde görebileceksiniz. Tabii ki en önemli mottolarım yediklerimi ve dinlediklerimi keyifli bir şekilde anlatmaya çalışacağım sizlere... Hem böylece köşe yazarlığına doğru minik adımlar atmaya başlamış oluruz... :)
şimdilik bu kadar...
Takipte kalın.. :)